24 Ağustos 2014 Pazar

Erken dönem Bizans Yapıları -Fest Travel ile şehir gezileri



Uzuuun bir yolculuğa hazır mısınız ? 

Fest Travel'la  tanışıklığım arkadaşım İpek'le hat,ebru , sanat tarihi ,Osmanlı sanatı ,müzayedeler derken kendimizi sanata vurduğumuz yıllara dayanıyor. İznik ve birçok İstanbul şehir turlarına katılmışlığım ve az daha 2001 de yurtdışına çıkış (Tibet ) teşebbüsünde bulunmuşluğum varken ,  evlilik bu muhabbete nokta -virgül - koymuştu.O tarihten beri e-bülten gelir ben iç çekip bakar mazide yaşarken diğer taraftan hatırladığım her şeyi rehber edasıyla çevreme anlatmışlığım da var .

Taa ki 30.yıl şerefine ücretsiz etkinlikten tesadüfen haberdar olup , iş yerimin aynı hafta tadilata kalkışması ve işe bakın ki oğluşumun da evde olması güzel Allah'ımın timingi . Benim yanımda gelir kulağında ne kalsa kardır diye düşündüm oğlum için . Lakin konu Paganlık'tan (mitolojik hikayeler) Hristiyanlığa yeni geçen bir Roma (total Rome diye bilgisayar oyunu da var ) olunca oğlum müthiş zevk aldı.Güzel geçeceğini biliyordum da bu kadarı beklentimi aştı.

Bendeki balık hafıza hem arşivlemiş olurum , hem de Sizlerin de haberi olsun diye yazmaya karar verdim.Aylarca yazmayan blogger olarak yazının uzun olacağını şimdiden söyleyeyim. 

Doğup büyüdüğüm sur içi (surlarla çevrili tarihi yarımada) milyon kere geçtiğim yerler ,  "dur yolcu " diyen bir Fest rehberi lazımmış bana  ,yeniden . Birinin orayı gözümün içine sokması lazım gerçekten.Aaa , ooo, yaaa larla geçti günüm desem abartmam.Çapa doğum yerim, aksaray, beyazıt ,sultanahmet 30 yılım.At meydanı /Hipodrom (Sultanahmet gezmiştim 3 kez rehberle ) ,Topkapı Sarayı'na  biliyordum da Edirne kapı ,Tekfur Sarayı ,Kız taşı  bana çok iyi geldi. 

Başlarken ; FEST TRAVEL Faruk Pekin ve ekibine ,rehberimizNedime Dicle Hn. a özellikle teşekkür ediyorum. Size de en kısa sürede tavsiye ediyorum. 

Sabah 09.30 Beşiktaş'tan midi otobüsle hareket ettik.Konu  , erken Bizans yapıları ve Jüstinyen dönemi. Rehberimiz kendini tanıttıktan sonra girizgaha başladı. Bu arada bazı bilgileri teyid etmek için Vikipedi  ye baktım ,oğluma sordum vs. vs. Siz de detaylar için google dan okuyabilirsiniz





Tanrı Zeus'un tepesinin atıp tüm ateşini Konstantiniye 'ye saldığı kavurucu Agustos günü Galata Köprüsü'nden geçerken öğreniyoruz ki şehir Megaralılar tarafından kurulmuş , 7 tepe üzerine meşhur Kalkedon (körler ülkesi bugünkü Kadıköy) 'un karşısına .Roma topraklarına katılana kadar uzun bir öyküsü var konumuz dışı . Bence bu dönemi ve söylenceleri de okumakta yarar var.


ROMA İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştığında artık yakındoğu denilen Anadolu'nun da içinde bulunduğu coğrafyayı kontrol etmek ,yönetmek zorlaşmış,Doğuda Sasani'ler batıda Got'lar  (bugünkü Alman'ların ataları) çeşitli saldırılarla durumu daha da güçleştirince imparatorluğu ikiye bölerek yönetmeye karar vermiş imparator Diocletianus.Yakın arkadaşı Maximianus'a batıyı bırakıp kendini doğunun  Augustus'u (günümüzde ağustos ) ilan ederek Doğu Roma imparatoru olmuş. (MS .290 ,şu an 2014 te olduğumuzu hiç unutmayın) .Roma'da imparatorlar kendilerine "sezar" denilen yardımcılar belirlediklerinden buna dörtlü yönetim sistemi denilmiş.Diocletianus ve Maximianus çok kısa süre kardeş kardeş geçinmiş , sonra balayı bitivermiş. İsim babamız Konstan'in babası Maximianus'un sezarı olunca 1.Konstantin'in yolu da açılmış. Resmini Ayasofya mozaiklerinde de görebilirsiniz ben heykelini burda paylaşıyorum





1.Konstantin, Byzantium'un yerini çıkarlarına çok uygun bulduğu için başkenti buraya taşıyıp adını Nova Roma (yeni Roma ) yapıyor (MS 330 )  lakin şehir Konstantin'in şehri anlamında Konstantinapolis (polis şehir demek ,bugün ise bolu olarak dilimize değişerek gelmiş gelibolu -gallipolis- bolu- polis vs. vs bugünün bütün Bolu ları aslında Polis ) 

Vikipedi'den destek alırsak ; 

 Roma İmparatorluğu'nun başkentini Byzantium kentine taşıtan I. Konstantin, tarihin en büyük kentsel gelişim planlarından birini hazırladı. MS 330 yılından 337'ye kadar olan yedi yıllık süreç içinde tam bir şantiye alanına dönen kentte; çok sayıda dini bina, yeni yol ve su kemeri inşa edildi. Sultanahmet'te bugün "At Meydanı" olarak yerde bulunan Hippodromos, I. Konstantin döneminde genişletilerek bugünkü boyutlarına ulaştı. (Alman Çeşmesi'ni de içine alan, Marmara Üni.Rektörlük binası alanı dahil ) 100.000 kişinin oturabileceği boyutlarda inşa edilen Hippodromos'un tribünlerine ait parçalar İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde korunuyor olup, Spina'sında yer alan sütunlardan üçü (Tutmosis Sütunu -mısırdan gelen , Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş) hâlâ ayaktadır.(at meydanı/hipodrom son durağımız olduğundan sonra tekrar yılanlı sutuna değineceğim)

O dönemde Hipodrom'un resmi aşağıdaki gibi ..




Konstantin ,Septimus Severus tarafından yaptırılan surları -nereler olduğu bugun bilimiyor- yıkarak kendi adını verdiği yeni şehir surları yaptırmış. Bugün gördüğümüz surlar ise  1.Theodosius ve sonrasında 2.Theodosius tarafından yaptırılanlardır. Hem deprem nedeniyle surlar yıkılmış hem de 2.Teodesus döneminde " Kılıçarslan İznik'e geldi İstanbul a gelecek korkusuyla 2 ay içinde surlar hem yenilenmiş hem 2.katı yapılmış. Günümüz sur yerleri bu dönem. Şehir kalabalıklaştıkça surlar geliştirilmiş taa Yeşilköy'e kadar uzanan sahil surları da mevcut.

Roma İmp. ikiye bölünmeden sonra da bir çok iç ve dış savaşlar yaşanıp imparatorluğun bir bütün olarak korunmasına çalışılmış ve 1 .Teodosus bölünmeden önceki son Roma imparatoru olarak tarihe geçmiş.Bu isimleri yazdım ki gezi konumuz yapılarını yaptıran isimler  -inanmak güç ama hala tüm gün görüyoruz - .395 te 1.Teodosus ölünce ardından gelenlerin pek bir hükmü yok taaa ki Osmanlı'nın Kanunisi ile eş değer Jüstinyen  'e kadar.  Gerçek ismi Petrus Sabbatius  olan Jüstinyen ( tüm hayatını sarayda kitap başında geçirdiğinden bu imparator'a  KANUNİ anlamında Jüstinyen deniliyor, "uykusuz " da denilmiş.. Biz hala nasıl Cihangir kahvesinde oturup , Ayazpaşa'dan aşağı yürüyüp , Kocamustafa Paşa ,Haseki gibi semtlerde oturup sanki hala Süleyman döneminde yaşıyor gibiysek , Jüstinyen dönemi de aynen öyle. Mesela hala Ayasofya'yı konuşuyoruz.

Bir hatırlatma MS , İsa'nın doğumu ile başlayan bir tarih yani Hıristiyanlık var. Ancak 300 yıl kadar gizli gizli devam etmiş , kesintilere ugramış çok da kolay kabul görmemiş.Bir imparatorun resmi din olarak kabul etmesi bu nedenle çok önemli. Konstantin devletin dinini Hıristiyan kabul eden ilk imparator-ama hem oralı hem buralı pozisyonunda kalmış bilesiniz-.

Neyse ,otobüsümüz Gülhane Parkı önünden geçip Çatladıkapı'ya gelince araçtan iniyoruz.Buraya kadar anlatılanlar girizgah , günü nasıl geçirdiğimizi Siz düşünün.

Çatadıkapı ,Sarayburnu'ndan devam edip Cankurtaran -fener var- ı geçince Sultanahmet Meydanı'na çıkan yolun olduğu giriş.Sahil surları boyunca 13 küçük giriş kapıları halkın sahile ulaşıp küçük limanlara gemilere ulaşılması için , bugün doldurulmuş da olsalar görüyorsunuz.Bir çok liman var ,Osmanlı döneminde de kullanılan bu limanların hepsinin gelen mala göre isimleri farklı .Marmaray çalışması sebebiyle ortaya çıkarılan Yenikapı limanı ayrı bir bölüm halinde İstanbul Arkeoloji de sergileniyor bugün, Google dan Yenikapı kazıları olarak bulabilirsiniz.

İndiğimiz yerde bir sahil saray var , bugünkü halini ve o dönemdeki canlandırmasını aşağıda görebilirsiniz Bukeleon Sarayı ,Ayrıca rehberimiz Hormisdas Evi ,İnci sarayı (bu noktaya gelmeden önünden geçtik ) ve elbette BLAKHERNA Sarayı'ndan bolca  söz etti .Detaylı bir anlatımı burda bulabilirsiniz  . http://www.obarsiv.com/pdf/vct_0607_gulgunkoroglu.pdf


Böyle bir saray imiş vaktiyle 


 


   Bu arada günümüzde Armada oteli olarak kullanılan ve sahibinin ahırkapı festivaline destek verdiği Armada otel yeri de aslında bir liman ve saray kompleksine dahil.Hayvan tahliyesinin yapıldığı liman . Çatladıkapı'dan Küçük Ayasofya 'ya doğru yürüdük.Hıristiyanlığın ilk kilisesi Aya Irını -şu an Topkapı Sarayı bahçesinde solda görebilirsiniz - olmasına rağmen henüz bildiğimiz Ayasofya yapılmadan önce yapıldığı için kilise olarak önemli bir mekan.Fatih Sultan Mehmet'in pazarlık üzerine Ortadoks'lara söz verdiği için kiliselere dokunulmamış olması ,sadece basit şekilde minare ilave edilip KIBLE tespiti ile yetinilmesi bugün bu kiliseleri net olarak görmemizi sağlıyor. Küçük Ayasofya camii sine Osmanlı döneminde medrese ilave edilip vaftiz kuyusunun hala korunması ilginç !! Giriş tabelesındaki tarihe de dikkat.Günümüzde doğunca hıristiyanlar vaftiz  ediliyor ama ilk yıllarda ölür kalır da imansız gitmesin diye bir sefer veya yolculuğa çıkılırken vaftiz edilirlermiş.Yani bugün söylenen "insanlar günahları ile doğar" kısmına demekki o dönemde pek rağbet yokmuş.  Ve ilk yıllardaki yapılarda kesinlikle İsa ,Meryem veya haç gibi dini sembollere pek rastlanmıyor.Jüstinyen dönemi de dahil hala pagan /mitolojik figürler var.  
  


  Kadırga Kumkapı tabelesı hizasında gördüğünüz üstüne  pembe bina kondurulmuş duvar Blakherna Sarayı duvarları .Ve sarayın canlandırması aşağıdaki resim .Hemen Hipodrom'un alt kısmında .Kot farkı var ama bugün bir o kadar da doldurulmuş zemin.Bunu en iyi Sultanahmet Cami sathı ile ,O nun altındaki Arasta Çarşısı arasındaki farktan anlıyorsunuz. İlerde göstereceğim mozaik müzesi olarak sergilenen mozaikler saray ile saray arasındaki başka bir yapıya giden yoldaki mozaikleri gösteriyor.İlerleyen sayfalarda...





Fotgraflarda kulağımızda kulaklık görüyorsunuz ,bunlar sesli rehber değil.Bizim rehberin boynundaki mikrofona bağlı.Herkes özgür geziyor ,rheber bir taraftan anlatmaya devam ediyor, öyle eski usul el kol sallayıp avaz avaz anlatım dönemi bitmiş.







  


Gezi dışında bir not;bugün dünyaca ünlü koleksiyonlara "ebru " eseri vermiş Fuat Başar üstadın atölyesi de tam Küçükayasofya Camii karşısında,sokakta kime sorsanız gösterir, gitmişken bir nur almakta yarar var.

  Sahile doğru yürürken Kanuni döneminde kapütülasyonlar gereği Fransız'lara tahsis edilmiş bir mekan  görüyoruz.Fransız hapishanesi .





Otobüsümüze binip Yedikule 'ye gidiyoruz.Zindanları görenleriniz  hikayesini okuyanınız vardır.Bizim amacımız ALTIN KAPI 'yı görmek .

Bu arada Yedikule kavşağıdan solda kalan kule Mermer Kale , Marmara Sarayı olarak da adlandırılan bir saray kalıntısı ,şehrin nerdeyse ucunda ,bahçelerin arasında bir yalı düşünün.

Resimler gayet net anlatıyor.İçlerine örülen duvar ve tahribat zannedilenin aksine başta Roma döneminden başlıyor. İlk yapıldığında perforjeleri ve üstteki at heykelleri altın imiş. II. Theodosus un 2 ayda yaptırdığı 2. kat sırasında kapının yanındaki kuleler sur duvarları ile birleşmiş. İşlevini zamanla yitirdikçe         özellikle haçlı seferine -güya İslam ordularına karşı yardıma gelen katolik Hırıstiyan haçlılar - gelen askerler her gelişlerinde Konstantiniye yi yağmalayıp şehre zarar vermişler.Fatih Mehmet 'e yardım eden dönemin ortodoks patriğinin bu nedenle " katolik külahındansa müslüman sarığı tercih ederim" dediği gibi " bir dedikodu da var.  Ortada gördüğünüz cami minaresi Osmanlı dönemine ait .


 

Aşağıdaki 2.sıra sur duvarı ve Altın Kapı'nın iki sur duvarı arasından (şehre giriş tarafı ) görünüşü



1.sıra sur ile 2.cisi arasındaki demir kapıyı bizim için açtılar da altın kapı ile 2.sıra surların arasına girdik ki işte benim bittiğim andır. Kulenin köşesindeki bronz "bizans kartalı" rehber göstermese dünyada göremeyeceğim bişey di MS. 400 civarı .Burası Kara Surları"nın başlangıç yeri gibi. Detayları "İstanbul Surları " başlığı ile okuyabilirsiniz.



Neyse;
 otobüse binip ,karasurlarının önünden "belgrad kapı,silivri kapı, mevlana kapı"  (arabayla eve giderken hep yanlış kapıdan girerdim ,mevlanakapı'dan şehremini ne çıkacağım güya- ahh anılar ) Unesco tarafından restorasyonu durdurulan sur duvarlarına dikkati çekerek Edirnekapı Mihrimah Camii önünden Jüstinyen 'in Silivri seferi sonrası şehre giriş yaptığı yerden -sur kapısı'ndan- içeri girip Kariye tarafına dönüyoruz. Tekfur Sarayı 'nı ziyaret ediyoruz.



Tekfur Sarayı (BLAKHERNA SARAYI )  ve bu bölge Fest Travel'da ayrı bir gezi konusu.Biz rotamız gereği buraya girdik. Aşağıda binaların olduğu canlandırmada ,  tepesinde kule olan 1 numaradayız. Penceredeki pimapenler şahane olmuş.Bu bina aynı zamanda Robert Kolej 'in ilk binası. 

Bu kadar korunması da belki bu nedenle.Biraz ilerde Kariye Müzesi , bugün otel olarak hizmet veriyor gidip kahve içebilirsiniz .Fest 'le daha önce yaptığım Zeyrek gezisinde gezmiştim lakin üstünden 15 yıl geçti hiçbir şey hatırlamıyorum. 



Resimleri büyüterek okumanızı  öneririm

Biz yukardaki siyah-beyaz haritadaki MESE ,yani ana/orta  caddeyi takip ediyoruz.Harita Venedik kaynaklarından alınma .

11 Agustos 559 ; Jüstinyen artık 60 lı yaşlarında , çok sevgili Theodora'sını kaybetmiş ,bence canı sıkılıp çıktığı Silivri seferinden dönerken bu kapıdan girme sebebi kabir ziyareti.Çünkü bugünkü Fatih Camii külliyesi'nin bulunduğu 12 HAVARILER MEZARLIĞI hıristiyanlığın yıllar boyu en önemli kilise ve mezarlığı.Birçok imparator ,aziz ve Theodora burda yatıyor. Augustus ortodoks mezhebini benimsemesine rağmen karısının inançlarına karışmıyor. Theodora bugün artık bulunmayan monofizism tarikatı mensubu.(  Monofizist mezhebi, İsa'nın bir tanrı-insan olduğuna inanan bir mezhep.Katolik dünya tarafından sapkınlık olarak değerlendiriliyor.bak. Bizansta Üç İmparatoriçe,Derman Bayladı ,47Numara yayıncılık )

Özellikle Küçük Ayasofya bölgesinde bir çok tapınak yapılmasına ve monofizistlerin hayatta kalmalarına maddi destek vermiş.Theodora ve Jüstinyen'İn ortak özelliği avam tabasından yani asil olmayan sıradan halktan gelmeleri. Jüstinyen'e kadar asil olan imparatorlar tarafından yönetilen Roma 'da en önemli sembol renk.MOR .

Hatta porfir diye bir renk var .Bugün Ayasofya 'da 6 adet bulunan sutunların rengi, MOR. Halktan gelme akıllı bir kadının Agusta olunca biraz sonradan görmelik yapması kadar doğal bişey yok bence .Augusta (imparatoriçe) tepeden tırnağa her şeyi mor kullanıyor.İpek giyiyor ,her eşyi mor . .İpek Çin'den geliyor.İran -sasani hükümdarlığı dönemi- bir deniz canlısının kabuğu ile kaynatılıp MOR ,morfist elde ediliyor. En büyük gider kaynaklarından biri bu ticaret.Hatta Sasaniler Roma 'ya sinirlenince ipek konusunu gündeme getiriyorlar çünkü Roma ,ipek 'e takık.

Iustinianus (Justinyen) sabahtan akşama hesap kitap nasıl gelir sağlarım derdinde ,karısı Theodora nerden ne vergisi çıkarırım derdinde.Jüstinyen amcası imparator iken edindiği tecrübe ile son derece akıllı ve doğru adamları bulup iş başına getirme yeteneği kazanmış.En yakın arkadaşı ve komutanı Belisarius Roma'yı ihtişamlı zaferlerle onurlandırıyor. Bu da para kazanmak anlamına geliyor.Google 'dan Belisarius 'la ilgili detaylı bilgi alabilirsiniz.

Halkı deşarj etmenin yolu hipodromda düzenlenen araba yarışları.Filmlerde dördüğümüz ,hayvan katliamları, köle katliamları, bize bugün barbarca gelen bir sürü sözüm ona eğlence hipodromda geçiyor.Haftalarca düzenlenen bu yarışlar havanın çok sıcak olduğu dönemlerde 1 saat ara verilerek bizzat imparator ve imparatorice tarafından finanse edilmek durumunda. İçki, yemek sular seller gibi .

Biraz Theodora'dan bahsedecek olursak ,babası ayı terbiyeci olan yeşiller takımına mensup 3 kız çocuğu sahibi ancak geçimini sağlayabilen biri.Baba ölünce tiyatro oyuncusu -o dönem hayat kadınlığı ile nerdeyse eşdeğer - olur .Anne yeşillerden yardım istemiş ama o dönem kendilerine maviler yardım etmiş. .Akıllı ve farklı olan Theodora kısa sürede İstanbul'da ün yapar ,bir şekilde evlenir kocası tarafından kapı önüne konur yolu İskenderiye 'ye düşer.Tanıştığı ve kendine ablalık eden Makedonya isimli kadın,  yaşlı amcanın müstakbel imparatoru yegeni ile iyi  ilişkiler içinde bulunduğundan Theodora'yı tekrar Konstantinapolis 'e gönderir ve kadına yardım etmesi için de genç Iustinianus'a haber verir.İlk görüşte aşk mı bilmiyoruz ama ölüm ayırana kadar Roma İmparatorluğu'nu yönettikleri kesin.

Google 'dan bakmanızı tavsiye edeceğim bir diğer konu ,Roma dönemindeki Maviler (Theodora mavileri , Jüstinyen  yeşilleri  destekliyorlar ) ve Yeşiller .Bunlar günümüz futbol takımları gibi.Başlangıçta dört elementi temsilen kırmızı, beyaz ,yeşil mavi iken sonra sadece mavi kırmızı , yeşil beyaz olmuş. Hipodrom dediğim gibi son durak olduğundan bu konuya da tekrar döneceğiz.




Biz böyle laflarken otobüs bizi (hani tekfur sarayına  gitmiştik ,orda tekrar otobüse bindik ,fatih Akdeniz Caddesi'nde ilerliyoruz.) Akdeniz caddesi 'nin Kızılelma ile kesişen yerinde indirdi.(annemin kumaşçıları burda olduğundan çapa-fındıkzade -fatih yürüyerek giderdik, evlenene kadar ayakkabılarımı burdan aldım ..mı özlemişim) Ara sokaktan HORHOR ,KIZ TAŞI 'na yürüdük. 2. şokumu  burda yaşadım. Kız taşına bakan evlerden birinde annemin arkadaşı otururdu ben bön bön bu mermer sutuna bakaar dururdum.

Tabi bir şehirde bolca meydan (forum meydan demek) olması gerekiyor.İmparator Markianos anısına dikilen bu sutunun üstündeki imparator heykelinin bugün Bari 'de olduğu söyleniyor (italya).Üzerinde şöyle yazıyormuş (vikipedi den)  "İşte bu imparator (birinci yurttaş) Marcianus'un anıtıdır / Ki Tatianus bu eseri adamıştır".Üzerindeki eliyle hayvan seven kız heykeli ise ZAFER TANRIÇASI NİKE .Bir komutan zafer kazandığında bunu tanrı Zeus 'a iletmekten sorumlu. Ve bilin bakalım dünyanın en ünlü spor ayakkabı markası ile bir bağlantısı olabilir mi ?
NİKA ,kelime olarak da zafer demek ,araba yarışlarında halk tuttuğu takımı desteklemek için kitle halinde "NİKA" diye bağırlar.Ve Kız Taşı üzerindeki NİKE heykelinin eli de bizim ayakkabıcı nayk'ın sembolü. (dumur olmakta haksız mıyım )


Bu ruh halinde yürüyüşe devam ederken Talens su kemerlerinin başlangıç yerini görmek (insan boyunda başlayan kemer vadinin ortasında bildiğiniz ortasından araba geçen yollar pozisyosnunda ) zeus'un öfkesi sıcaklık yüzünden mümkün olmadı. Ancak büyükşehir belediye binasının solunda kalan ,aşağıda resmini verdiğim tellerle çevrili alan beni yine şaşırttı.

Bugün Venedik San Marco meydanı'ndaki kardeşlik heykellerinin menşeine geldik şu an. Bahsi geçen ayak bu kalıntıların olduğu bölgede bulunmuş. İstanbul'da tarihi 65 mekan (21 - 25)/Tarih/milliyet blog bakın burda bu heykelle ilgili bilgi bulabilirsiniz. Doğu ve Batı'nın imparatorları ile 2 sezarları birbirlerini kucaklamışlar.



Şehzadebaşı olarak adlandırılan Kanuni Süleyman'ın oğlu Mehmet 'in erken ölümü üzerine Sinan'a yaptırdığı muhteşem eser "şehzadebaşı camii" nin karşısında bulunan mekan Bizans döneminde de Forum imiş. Biraz bilgiyi burdan edinebilirsiniz ,ben tekrar okuyacağım.
Konstantinopolis’te Caddeler ve Meydanlar : Bizans Bizans // bizansbizans.com

Bu arada verdiğim liklerdeki bilgileri rehberimiz anlattığı için Sizinle paylaşıyorum. Yoksa bir sürü başka linkler vardır elbette.

Tellerle çevrili alan , cami ve külliyesi misali , kilise ,aşhane ve sair mekanları da kapsayan büyükçe bir tesis imiş. Amca imparator döneminde yaşamış ,soylu bizans prensesi aynı zamanda Iustinianus'un rakibi Prenses Anicia Giuliana tarafından yaptırılmış bu kompleks .Aziz Polyektos Kilise kalıntılarına bakıyorsunuz meydanda. Prenses'in imparatoriçe olma ihtimali varmış ama kader ....Resimde rehberimizin elindeki sutunlar bu bölgenin ,sutunların üzerinde palmiye ağaçlarının katmanları gibi bezemeler varmış.

Rehberimizin yazılı notlarına dönersek ; Jüstinyen Altın Kapı'dan şehre girmiş olsaydı Arkadios ve Boviz (Aksaray) forumlarından geçerek bu kavşaga gelecekti. Burda bir KAPİTOL yer almaktaymış.






Bugünkü adıyla Bozdoğan Kemerleri'ne gelmişken "su " konusuna değinelim. Bizans büyük sarnıçlara su taşıyan yollar ve suyun toplandıkları buyuk havuz tabir edeceğimiz alanlar yaptırmış.Karagümrük Stadı (Etios sarnıcı ms.420 ) olarak kullanılan alan bir su havuzu aslında bunu gibi böyle buyuk anlamsız çukurların havuz olduğunu düşünebilirsiniz. Likus Vadisi bugünkü Aksaray -Unkapanı hattında Halice uzanan vadi.Bir tarafta Fatih itfaiye binası bir tarafta Şehzadebaşı Camii arası.Bu vadiden suyu taşımak için de Valens Su Kemerleri yapılmış.

Otobüse tekrar binerek ,Fatih Evlendirme Dairesi önünden Laleli'ye indik ,Theodora 'yı andık.Sola dönüp sağlı sollu eğitim binaları (fen edebiyat fakultesi , halk kütüphanesi , medreseler vs.vs ) arasından Bayazit Meydanı'na geldik. Haritaya tekrar bakarsanız Roma döneminde de eğitim hayatının önemli bir merkezi olduğunu göreceksiniz. Meydan kalmayan Şehr-i İstanbul'un kültür hayatının yaşadığı bir alan.

Nihayet öğle yemeği molası vererek  Çemberlitaş'a devam ediyoruz. mu ? Restoran önünde anlatım devam ediyor.İstanbul üniversitesi önü Trayan Forumu olarak adlandırılıyor ,Gotlara karşı kazanılan zafer anısına 1.Theodosus,Arakdios ve Honorius heykelleri varmış burda. İşte bu nokta kente gelen yabancı elçileri karşılama noktası.Artık saray bölgesine yaklaşıldığı için mermer sutunlu , bol heykelli gösterişli yapılar göreceğiz.


Konstantinius meydanı yani Çemberlitaş'a ulaştık." İstanbul"  burada ilan edildi. Çemberlitaş hakkında detaylı bilgiyi googledan okuyabilirsiniz.Benim dikkat çekmek istediğim şey yine renk ,porfir. Ve ek olarak yapımında temeline konulduğu söylenen 4 tılsım. Pallas heykeli ,İsa'nın çarmıhından bir parça , bugün Fener Rum Patrikhanesi'nde sandukası  bulununan Azize Efemia (güya imp.rüyasında görmüş )'nın kıyafetinden bir parça ve 4.tılsım neydi unuttum, googledan da bulamadım.Bilen varsa söylesin.

Depremden muzdarip Konstantinapolis  'in bir sürü tılsımları var -nasıl hıristiyanlık ise - Çemberlitaş 'da bu tılsımlardan biri olarak kabul edilmiş.

Yürümeye devam ederken konu dışı bir sürü değerli eser görüp bilgileri birbirimizle paylaştık ."Klod Fahrer" caddesini de görüp -kendisi Osmanlı  ortanyalist döneme hayran kişidir- benim karşısındaki firmaya ziyaret edip de fark etmediğim Şerefiye Sarnıcı'na geldik. Bir ara ziyare ediliyormuş ama şimdi kapalı.Bu bölgedeki bütün dükkanların altı sarnıç , eğer rica ederseniz bazı halı dükkanları gösteriyormuş.

Aşağıdaki resim çok ilginç.Artık saraya iyice yaklaşık ve impatora yakın adamların saraylarının bulunduğu -mesala Süleyman'ın İbrahim Paşa'sı gibi - alanda duruyoruz.Arkeolojik kazılarda ve hatta günümüzde gördüğümüz o örgü duvarlar bu defalarca yıkılıp yakılıp yeniden yapılan saray yapılarına ait.Rehberimizin gösterdiği noktaya bakacak olursak bugün belediye tam bu yarım ayı değerlendirmeye karar vermiş olacak ki , oturma grupları koymuş. Sultanahmet -eski- adliyesinin bulunduğu yerin aslında Roma döneminde de adliye olduğunu biliyor muydunuz ,nerden nereye .



Nihayet HİPODROM. Rehberin gösterdiği spina denilen orta bölgede dönemin önemli adamlarının heykelleri , yarış kazanan sporcularının heykelleri ve malum olduğu üzere yılanlı sutun, üzeri bronz plakalarla kaplı örgü taşlı sutun , mısırdan getirilen üzerinde hiyoroglif olan sutunların da olduğu oldukça gösterişli bir alan.Ortalama 100.000 kişi yarışları izleyebiliyor .Sutunlara gelecek olursak

Hiyogrlif yazılı olan sutunun geleceği haber alınınca altına bir kaide yapmak istemişler.Nasıl taşırsınız ; atlarla vs. ip bağlayıp çekersiniz dimi , öyle düşünüp bu tasviri yapmışlar kaideye .Lakin sutunu görünce çekiştirilemeyecek kadar ağır olduğunu görmüşler ve uzun hikaye bir şekilde dikmişler ama kaide öyle kalmış.Bir tarafında da imparator Konstantin'in elinde zeytin yapraklı taç olan ödülünü kazanana vermek üzere beklediğini gösteren bir figür var.Örme sütun üstündeki plakalar haçlılar tarafından yağmalanmış ama yılandan korktuklarından Yılanlı Sutuna dokunamamışlar.


At meydanı 1 günlük gezi , hem Bizans hem Osmanlı,hem Cumhuriyet ilk dönemlerini anlattığında rehberler ,tam günü alıyor.Nika isyanından Halide Edip'in meşhur konuşmasına kadar neler yaşandığını anlamak / anlatmak gerek gelecek kuşaklara.

Nika isyanı İstanbul tarihi'in en önemli halk ayaklanmalarından biri.Avam imparator ve halktan her fırsatta vergi toplayan hayat kadını imparatoriçe elbetteki - soylu - senato üyeleri tarafından kabul görmez ve gizli gizli örgütlenme olur.At yarışları sırasında ayaklanma yapılmasına karar verilir.Yarışı durdurup " NIKA " diye haykıran yarışçılar isyanı başlatacaklardır. Ve nihayet halk "NIKA ,NIKA, NIKA " diye bağırmaya başlar. Jüstinyen kaçmaya hazırlanırken THEODORA imparatorun önüne geçer ve şöyle der " gemilerimiz var ve paramız da kaçabiliriz .Ancak gittiğin yerde artık imparator olmayacaksın , bunu bir düşün , bundan sonraki yaşamın nasıl olacak ,sana en yakışan imparatorluk kefenidir.

Geldikleri ve yaşadıkları hayatı düşünecek olursak ölümü göze almak anlaşılabilir bence.Ve Jüstinyen ayaklanmayı 30.000,-kişiyi o meydanda katlederek bastırır. Kent isyancılar tarafından nerdeyse tamamen yıkılmıştır.Ve Jüstinyen gücünün ,iradesinin göstergesi olarak şehri muhteşem eserlerle donatır. Göremediğimiz bazı önemli eserleri zafer kazanılan bölgelerden Konstantinapolis'e getirtir, saraylar ve bugünkü AYASOFYA inşa edilir.

....


Osmanlıca da "mim koymak" diye bir ifade var .Kur 'an-ı Kerim'deki mim duraktan gelme.Hani tam soluklanmadan böyle anlık bir suskunluk olurya , işte bu mim ,yarım nefes durak anlık düşünme.

Bu hikayeden sonra biz gezginler "mim" koymuştuk ki rehberimiz bizi yeni bir mekana yönlendirdi.

Sultanahmet Camii içinden geçerek Arasta Çarşısı'nın yanından ,Mozaik Müzesi'ne .Yukarıda bahsettim ,imparatorluk sarayı ile diğer saray binaları arasındaki yol günümüzde ziyaret edilebiliryor mozaik müzesi adı altında.Mozaiklerin malzemesi ve konularına dikkatinizi çekeriz.Günlük yaşam sergilenmiş bu mozaiklerde , araba süren çocuklar , yılan avlayan bir hayvan , muz toplayan omzunda kuşu ile bir maymun ,herkül ..Herkül ve Apollan hıristiyan Konstantinapolis 'in henüz paganlıktan sıyrılmadığının göstergesi .Mozaiklerde de dinsel hiçbir şey yok.




Müzeden çıkıp Four Season's Otel -eski Sultanahmet Hapishanesi - önünden bugünkü Yeşil Ev (burda Çelik Gülersoy Beyefendi'yi andık) in yanından ,isyan sonrası lav ettiği Senato binasının yerine geldik.Yüzümüz Topkapı Sarayı büyük kuleli kapısna bakıyor. Resim binayı gösteriyor.



Ve Ayasofya .Tahmin edersiniz de ben yine de söyleyeyim.Sesli rehber de dahil milyon kere dinlediğim Ayasofya hikayeleri arasında bu gezinin yeri ayrı olacak.Bazı sesli çekimler de yaptım rehberimin affına sığınarak , burda bu mekanı bildiğinizi düşünerek geçiyorum.




Akşam saat 17.05 ve biz hala tura devam ediyoruz. Gün boyu su yapıları, sarnıçlar konusunda bilgi alıp Şerefiye Sarnıcını gördüğümüz için Yerebatan Sarnıcı'na girmedik.Lakin bir bilgi ;Osmanlı bu sarnıçları pek kullanmamış ,çünkü İslamiyette akan su (abdest için vs) temiz olduğu kabul edildiğinden su terazileri ve çeşmeler yapılmış.İstanbul Su Yolları isimli bir tur programı da mevcut,ilginizi çekerse katılabilirsiniz.
Yerebatan Sarnıcı'nın yanındaki su terazisi de Osmanlı yapısı. Hani şu tugla tugla üstüne konulmuş sutun gibi yukarı doğru daralan yapılar.İstanbul'un her yerinde bunlardan hala var .

Yine Yerebatan Sarnıcı'nın yanındaki bugün sutunlarından birinin birazcık bir parçasını gördüğümüz beyaz taş , içi boş zafer takı gibi inşa edilmiş "dünyanın sıfır noktası " olarak kabul edilen nokta anlamında inşa edilmiş. İngiltere'ye kaptırmışız sıfır noktasını -greenwhich-

 
Benden bu kadar .Kendim için bu geziden çıkardığım ders mümkün olan bir zamanda Ravenna'ya gidilip Konstantinapolis'in haçlı seferleri sırasında kaçırılan eserlerini bizzat görmek .

Bu yazıyı hazırlamak 2 günümü aldı umarım işinize yarar. Konu hakkında merakınız uyandı ise

Bizans'ın Gizli Tarihi ,İş Bankası Yayınları -PROKOPIUS (jüstinyen'in resmi tarihçisi)
Bizansta Üç İmparatoriçe ,47 Yayıncılık -DERMAN BAYLADI ve bu eserin kaynakçasını okumanızı tavsiye ederim.Konu uzmanlarından cürretim için af dileyerek .....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder